17 Ağustos 2009 Pazartesi

Kusma Kulübü

“Hayat mutlu olmak içinmiş! Benimki mutsuzluğuma alışmaktan ibaret. Eğer hayat ölümümüze doğru akan, uzunluğu belirsiz bir ırmaksa, bana ait olana hiç bir kolun bağlanmadığını da söylemeliyim: Dar kanyonların arasına sıkışmış, coşkusuz ve yatağını derinleştiremeyen cılız bir akıntı benimki... Dışarıda nakarat gibi bir yağmur, penceredeyse insanı itirafa zorlayan, buyurgan bir loşluk var. Cama gecenin kumaşından dokunmuş bir perde gibi asılmış bu belirsizliğin gerisinde, geçmişini yitirenlere özgü bir yalnızlığın koynunda ürperiyor ve telefona kurtuluşa uzanan, ırmağın üzerindeki yıkılmamış son köprüymüş gibi bakıyorum” cümleleriyle başlayan Mehmet Eroğlu’nun “Kusma Kulübü” sayfalar ilerledikçe sarsıyor ,irkiltiyor.
Ana hikayenin yanında,karakterlerin yan hikayecikleride çok çarpıcı…Bütün karakterlere mutsuzluk ve hüzün hakim.Mutlu olanlarda var elbet, vurdumduymaz bir hayat sürenler...

“İnsan eğer insan kalacaksa, taraf tutmak zorundadır” (Graham Grene)

Ve Mehmet Eroğlu kitabını “taraf tutup, insan kalanlara” ithaf ediyor.

Gerçeğe ulaşmak için kendimizi kuşku fırınında pişirmeli,sonra da ruhumuzun iskelesindendenizlere uğurlayabilmeliyiz. Sayfa 62

Umudun iki güzel kızı vardır:Öfke ve cesaret.Öfke,olanlara dayanabilmek, cesaretse değiştirebilmek için. sayfa 355

2 yorum:

Dilek dedi ki...

Büyüğe küçükle erişilir..
Şarkı istiyorsan notalara , ağaç istiyorsan tohuma , mutlu tablo içinde kücük firca darbelerine yönelmelisin..
(Kemal ural - küçük şey yoktur)

İ.x.İ.r dedi ki...

Hayat seni dilenciler kovalasın emi!