14 Eylül 2009 Pazartesi

Tereddüt





radyo oyunlarına benzer insan hayatı
hep arkası yarın! arkası yarın! arkası yarın!
sanki hep arkalarda kalmışçasına yarın!
sanki hep arkalarda kalması gerekirmişçesine yarın
bölük pörçük yaşanırken aşklar, acılar, nefretler
başka insanların dillerinde, başka oyuncuların yeteneğinde
radyo oyunlarına benzer insan hayatı
efektler kimin elinden, seslendirenler kim, konu ne
bir dinleyici gibi oturursunuz kendi hayatınızın önüne
meraklanırsanız, heyecanlanırsınız, sinirlenirsiniz de
oysa kahramanı olduğunuz oyunda
habersizken olanlardan, olacaklardan
ağlarken ince ince siz, titrerken yarım yarım..
radyo oyunlarına benzer insan hayatı
hep
arkası yarın!
arkası yarın!
arkası yarın!


küçük İskender

12 Eylül 2009 Cumartesi

"Bir parça olsun utanç "




Dile kolay, tam 29 yıl. Çeyrek asırdan daha fazla bir süre bu. 12 Eylül 1980 tarihinde doğanlar bugün evlendiler, çoluk çocuk sahibi oldular.
Ama biz hala ne darbeyi yapanları yargıladık, ne de yakın tarihimizle yüzleştik.
Ve ne acıdır ki, Ankara Valiliği, ‘Ankara Emek ve Demokrasi Güçleri’nin 12 Eylül darbesinin yıldönümü nedeniyle düzenleyeceği miting için hazırlanan afişi ‘devlet büyüklerine hakaret edildiği’ gerekçesiyle yasakladı.
Güney Amerika ülkeleri bile darbecilerden hesap sorarken biz hala darbecileri baş tacı yapmaya devam ediyoruz.

10 Eylül 2009 Perşembe

Okuduklarımdan 4



Açıkoturumlar Çağı (Erendiz Atasü)

Sözler...Ve sözcükler...Onların önemini, yaşamsallığını, uçuculuğunu edebiyatcılar mı bilir? Yanılsama...Sözcükleri gürül gürül akıtamayan, ışıl ışıl saçamayan, küstürdükleri, kuruttukları yetenek pınarından zorla, damla damla sağanlar bilir sözdeki ağırlığı, kesiciliği, uçuculuğu, karşıtlıkları kaynaşma yanılsaması yaratmak üzere eklemleme gücünü... (S.48)

İnsan, at izlerinin hatırına it izlerini görmezden mi gelmeli? (S.70)

Dine dair en kolay yitirilen şey inanç.Toplumsal ve bireysel alışkanlıklar sürüyor.Düşünce ve davranış tarzı sürüyor.Bireysel sorumluluk diye bir şey yok gerçekte ortada.Sorumsuzluk var!Kötü bir şey mi yaptın, şeytana uydun.Başına bir felaket mi geldi? Tanrı öyle istedi, senin ne suçun ? (S.99)

Kişi içinde kaynayan yaşama hasretini bir başkasının yüzü veya dokunuşu aracılığıyla mı dışa vuruyor, görünür ve etkin kılıyordu ? (S.230)

Fleming, penisilini bulmasaydı, bir başkası mutlaka bulurdu.Ama Shakespeare, Hamlet'i yazmasaydı, dünya edebiyatı Hamlet'ten yoksun kalırdı. (S.284)

Hani,meşhur kelamdır, "ol mahiler ki derya içreler, deryayı bilmezler" ben de o misal, hayatın içinde kendi hayatımı bilmez olmuşum. (S.310)

Ne garip, insanın yitirdiği bedenide ağrıyor, olmayan derisi bile yanıyor unutulunca. Ne çok ölen var!Yetmedi mi, bizi yatırdıkları yalanuzlaşmanın sunak taşına! (S.344)

(Resim Salvador Dali)