“Kiev'de Lenin heykeli parçalandı.
Ukrayna'nın başkenti Kiev'de devam eden hükümet karşıtı
gösterilerde bir grup Besarabska Meydanı'nda bulunan Lenin Heykeli'ni yıktı. Kalabalık
grup, kırmızı granitten yapılmış heykele bir merdiven yardımıyla çıktı ve
halatla aşağıdan çekerek yere düşürdü.
Ukrayna milli marşını okuyan eylemciler, balyoz ve
çekiçlerle Lenin Heykeli'ni parçaladı. Olay yerine gelen polisinse duruma
müdahale etmediği görüldü.
Pek ok kişi, heykelden hatıra parçası almak için birbiriyle
yarıştı. Heykelden yaklaşık 40 kiloluk bir parçayı alarak lüks aracının
bagajına koyan bir Ukraynalı ilginç görüntüler oluşturdu. Heykelin yakınındaki
caddeden geçen araçlar da eylemcilere korna çalarak destek verdi.”
Sabah bu haberi okuduğum
zaman yıllar önce izlediğim “Elveda Lenin” filmini anımsadım. Sosyalizm ve
yokoluşu bu kadar romantik bir şekilde daha nasıl anlatılabilir? Lenin heykeli
aklımın en dramatik köşesinde…
“Annemin bıraktığı ülke, onun inandığı bir ülkeydi.Ve son
saniyesine kadar da onu yaşamasına izin verdik. Artık varolmayan bir ülke,
benim hatıralarımda hep annemle özdeşleşmiş bir ülke olarak kalacak.”
Film sosyalizme inanmış bir anne ile oğlu arasındaki ilişkiyi anlatmaktadır.
Aktif bir sosyalist olan anne, geçirdiği kalp krizi sonucu
sekiz ay boyunca komada kalıyor. Çıktığında ise hiç bir şey eskisi gibi değil.
Duvar yıkılmış ve kapitalizm Doğu
Almanya'nın her noktasına nüfuz bayrağını dikmek için hızla ilerliyor. Bitkisel
hayatta olan sadece kadın değil, sosyalizm de. ..Kalbi ve sosyalizm damarı son
derece hassas olan annesine bu durumu belli etmemek için oğul yepyeni bir dünya
yaratıyor neredeyse. Bu oyunun içine çevresindeki herkesi katıyor. . Hatta
bunun için arkadaşıyla birlikte çektiği haber bültenlerini annesine izletiyor,
annesinin istediği Doğu Alman üretimi turşuları bulup buluşturuyor.
“Sosyalistmiş gibi” yapma oyunu için en hevesli olanların yaşlılar olduğunu
görüyoruz. Zira onlar, sosyalist dönemde herkesin eşit pay edinmesinin verdiği
rahatlıkla yaşarken, duvar yıkıldıktan sonra yaşlıları birer yük olarak gören
kapitalizm tarafından dışlananlar ve çöpten yemek aramayı normal görmeye
başlayanlar haline geliyor.
Heykel sahnesi kanımca filmin en çarpıcı anıdır. Yarısı
kopmuş devasa Lenin heykelinin gökte süzülüp gitmesiyle, sanki, bir tanrı alt
üst edilmiştir, o tanrı tüm şaşasıyla şehri terk etmektedir.
Yıkılan bir duvarın yıktığı umutlar, başkalarını korumak
için kurguladığımız yalanlara bazen korumak istediğimiz insandan çok kendimizin
ihtiyacı olması...
Mutlaka izlenmesi gereken bir film…
B.V.
9 yorum:
O zaman hemen,hiç vakit kaybetmeden başıyorum!
Sevgilerimle Kraliçem.. :)
Sevgiler İ.x.i.r im :)
Sinema,yaşamın gerçeklerini,eğlenirken, keyifle dinlenirken gösteriyor insana;içimize süzülen görüntü ve sesler;duygular yardımıyla milyarlık hücrelere tesir ediyor.
Teşekkür ederim.
Guven,
sinema ya...Tutkunuyum:)
Tam zamanı izlemelerin.Hemen izlemeye aldım bu filmi.. teşekkürler B.V cim.)
Artık acılara dayanacak gücüm kalmadı canımı acıtacağından emin olduğum bu filmi seyredemeyeceğimi söylemek istedim usta.
Bu güzel anlatımdan sonra Yann Tiersen ''Good Bye Lenin!'' eşliğinde bir kez daha izlenir, nostalji yapılır, hüzünlenilir.
Teşekkürler canım benim...
aaaa pes pes. daha haftasonu izledim. yakında yazcam ben de. hey beee ne film beeee. bi deee daniel bruhl işte. başka iyi filmleri de var. o kadar çok izliyom ki film, yazsam hep film yazarım yanee bi de kitap müzik filan.
:)
heyoooo, pazar günkü yazıma baksan yaaa, çekilişler ve izlenesi bloglar. bi de bugünkü yazımaaa, biçim değiştiren sanat.
:)
gelcam yineee.
Yorum Gönder