
T
akmaya çalışırken kuyruğunu,
Birlikte yaptığımız şeytan uçurtmasının,
Görürdüm çırpınırdı ufacık kalbin.
Hatırımdan bile geçmezdi,
Sana duyduklarımı söylemek.
Acaba hala yaşıyor musun?
O.Veli
Bu yaz, Khaled Hosseini'in Uçurtma Avcısı romanını okumuştum.Dün gece filmini izledim.Şundan iyice emin oldum ki, okuduğunuz kitabın daha sonra filmini izlemeyeceksiniz veya önce filmi izleyeceksiniz.Aynı duyguyu İsabel Allende'nin Ruhlar Evi'nde yaşamıştım.Kitabı okumuştum, bir destandı üç kuşağı içine alan...Filmde, aradaki bir kuşak yoktu. Tabi senarist ve yönetmende haklı ancak sığdırmışlardı bir kuşağı atlayarak.Hadi o çok uzun bir romandı.Ya Uçurtma Avcısı ?370 Sayfalık bir kitap ve Emir ile Hasan'ın dostluğu,daha doğrusu arkadaşlık, dostluk, sadakat adına çok önemli bir karakter olan Hasan çok eksik kalmıştı,daha sonra Talibanı ifade edecek olan Asef karakteri filmin ilk yarısında yeterince vurgulanmamıştı.Böyle olunca, Emir'in vicdan azabı ve vicdan muhasebesi havada kalıyordu.
Salkım Hanımın Taneleri filminde tam ters bir durum yaşamıştım.Filmi izledikten sonra, sinemadan çıkar çıkmaz kitabı almıştım.Çok beğendiğim bir filmdi ve kitabı da okuyunca herşey daha yerine oturmuştu.
Sanırım bundan sonra kitabını okuduğum hiçbir filmi izlemeyeceğim.
(Dip not-Lise yıllarımda, tiyatro oyunları da okumak gibi bir alışkanlığım vardı ve edebiyat öğretmenimle aram çok iyiydi.kompozisyonlar da hep tam nottu. Bir de şimdi yazabilsem :) )